“Aşırı Bağlanma Sorunu” İle Nasıl Başa Çıkılır?

Herkes insanlara, nesnelere veya yerlere bir tür bağlılık hisseder. Hayatınızda iyi bir şey varsa, o kişiyi veya şeyi kaybetmeye karşı direnç göstermeniz normaldir. Ancak aşırı duygusal bağlanma hayatınızı bozmaya başladığında sağlıksızdır. İlişkilerde, sağlıksız duygusal bağlar eşinizin ya da partnerinizin hayatını da bozabilir. Bununla birlikte, sağlıklı ve sağlıksız bağlar arasındaki çizgiyi, özellikle sağlıklı ilişkiler için bir emsaliniz yoksa anlamak zor olabilir. Daha önce kötü bir ilişki yaşadıysanız, eşinizle normal ve sağlıklı bir dengeye uyum sağlamak zor olabilir.

Duygusal bağlanma, eşinizle ya da partnerinizle şaşırtıcı derecede uzun bir ilişkiye sahip olmanızı sağlayabilir.  Çocukluk oyuncağı gibi bir nesneye duygusal bir bağ hissederseniz, stresli bir günün ardından ona sahip olmak sakinleşebilir. Ancak, bir şey veya birileri hakkında yoğun bağlanma hissediyorsanız, bu tehlikeli bir saplantı haline gelebilir.

“Bağlanma modelimiz”, ilişkilerimizin ne kadar iyi bir şekilde süreceğini de ve maalesef nasıl biteceğini de doğrudan etkiler. Bu nedenle bağlanma modelimizi tanımak, bir ilişkideki güçlü yönlerimizi ve zayıf noktalarımızı anlamamıza yardımcı olabilir.

Bağlanma Modelleri

Bağlanma modeli erken çocukluk döneminde kurulur ve yetişkinlikteki ilişkilerde çalışmaya devam eder. Bu bağlanma modeli, her birimizin ihtiyaçlarımıza nasıl tepki verdiğini ve onların nasıl karşılanacağını etkiler. Güvenli bir bağlanma modeli olduğunda, bir kişi kendine güvenir ve hem kendinin hem de başkalarının ihtiyaçlarını karşılayarak başkalarıyla kolayca etkileşime girebilir. Bununla birlikte, endişeli veya önleyici bir bağlanma olduğunda ve kişi bu modele uyan bir ortak seçtiğinde, büyük olasılıkla ilişkide mutluluğu yakalayamayacaktır.

Örneğin, kaygılı bir bağlılık modele sahip bir kişi, birine yaklaşmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için her zaman eşiyle birlikte olma ve bu şekilde kendini güvende hissetmek ister. Bu kişiler bu yolla gerçeklik algısını izole etme yoluna gider, bu model için seçtikleri partnerler de buna uygundur. Önleyici bağlanma modeline sahip olan kişi uzak olma eğilimindedir, çünkü bu modelde şartlar diğerinin tam tersidir. Bir anlamda, modellerimizi doğrulayan ortaklar bularak kendimizi kurarız. Güvensiz bir bağlanma modeli ile büyüdüysek, ailemizde gördüklerimizi genellikle ilişkilerimizde de yeniden üretme eğilimine sahip olabiliriz. Ancak bazı durumlarda bunun tersi de mümkündür.

Araştırmalarında, Dr. Phillip Shaver ve Dr. Cindy Hazan, insanların yaklaşık yüzde 60’ının güvenli bir bağlanma modeline sahip olduğunu, geriye kalanların ise eşit oranda önleyici endişeli modellere yatkın olduğunu tespit etti. Peki bu ne anlama geliyor? Bağlanma biçiminizi ve ilişkilerinizi nasıl etkilediğini belirlemenize yardımcı olmak için kendinize sorabileceğiniz sorular var.

Sağlıksız Bağlanma Modelleri

Bir kişiyi ya da bir şeyi istemek normaldir. Ancak, ateşli ve takıntılı davranış, günlük yaşamınızda kopukluklara ve tuhaf davranışlara yol açabilir. Aşağıda, “toksik” düzeyde bağlanma olarak nitelendirebileceğimiz sağlıksız bağlanma modelleri hakkında bilgiler bulabilirsiniz.

Duygularınız varlıklarına ve dikkatlerine bağlıdır

Herhangi bir ilişkinin bir miktar bağımlılığı vardır – onlarla zaman geçirmekten hoşlanırsınız ve etrafta olduklarında kendilerini iyi hissedersiniz. Yokluğunda “doymamışlık” hissi gelmeye başladığında, bir ilişkinin karşılıklı bağımlılığı sağlıksız bir bağımlılığa dönüşür. Sağlıklı bir ilişkide eşinizle ya da partnerinizle eğlenirsiniz, fakat kendi başınıza da eğlenirsiniz. Sağlıksız bağımlılıkta ise aynı şeyi yalnız başınıza yaparken zevk almazsınız. Sonuç olarak o işin verdiği keyif, haz ya da mutluluk birlikte yaptığınız kişiyle eşleşmiştir. Aynı şeyi başka şekilde yapsanız da aynı hazzı alamazsınız.

Onlarsız yaşayamayacağınızı hissediyorsunuz

Eşiniz ya da partneriniz olmadan “olma” fikrinden dahi uzaklaştıysanız sağlıksız bir duygusal bağınız var demektir. Maddi bir nesneye bağlıysanız, sağlıklı olup olmadığını ölçmenin kolay bir yolu kendinize sormaktır, “Bu eşyayı satabilir ve hayatta kalabilir miyim?” Bu nesneyi, yaşayacak bir yere sahip olmak yerine tercih edeceğinizi düşünüyorsanız o nesneyle sağlıksız bir ilişki kurdunuz demektir. Aynı şey, kişiler için de geçerlidir.

Her hareketini saplantı haline getirirsiniz

Özel bir dedektif gibi sevdiğiniz kişinin yerini ve mevcut çevrimiçi durumunu gözlemlemek, güven sorunlarının bir işaretidir. Nerede? Yanında kimler var? Benden daha çok sevdiği birisiyle mi zaman geçiriyor? Bu gibi soruların cevaplarını ararken kendinizi buluyorsanız sağlıksız bir bağlanma yaşıyorsunuz. Bu, sosyal medya çağında daha caziptir; burada birinin durum güncellemelerini, yayınlarını ve çevrimiçi olup olmadıklarını sürekli olarak kontrol etme yeteneğine sahibiz, ancak bu durum sağlıklı olmuyor.

Paranoya, aile üyelerine, arkadaşlarına ve hatta eskilerine kadar uzanabilir. Kişisel çevrelerini ve buluşma tarihlerini merak etmek normaldir, ancak yıllar sonra sevgilinizin eski Facebook zaman tüneline giriyorsanız, yıllar önceki Twitter gönderilerine bakıyorsanız, ilk İnstagram paylaşımını görmeye çalışıyorsanız bu bir sorun olabilir.

Sizsiz yapamayacaklarını düşünüyorsunuz

“Bugün benim için olmasaydı, bugün oldukları yerde olmazlardı.” “Sadece benim yüzümden böyledirler.” “Ben olmasam bir hiçler”. Bu gibi cümleler kuran kişiler, bahsettiği insanlarla toksik ilişkiler kurmuştur. Bağlanma sağlıksız hale geldiğinde, yaşamlarının sizin etrafınızda dönmesi gerektiğini ve yaşamlarında iyi olan her şeyin sizin ve sizin yalnızlığın sonucudur olduğunu düşünmeye başlarsınız.

Sağlıksız bir bağın bencil olduğunu anlamak önemlidir. Bu kabul edilmesi zor bir gerçektir, ancak bir ilişkinin toksik olup olmadığınızı kendiniz düşünmeli ve sormalısınız. Eşinizin nasıl hissettiğini ve bir insan olarak bağımsızlıklarını gerçekten umursuyorsanız, kendi kararlarını uygulamasına izin verme cesaretine sahip olmalısınız. Bu, onun kendi arkadaşlarıyla akşam gezmesine çıkması da olabilir, yurt dışına master eğitimi için gitmesi de…

Bağlanma Sorununu Atlatmak

Bir sorunu çözmenin en etkili yolu hiç kuşkusuz ki o sorunu doğru bir şekilde tespit edebilmektir. Bu prensip, hayatımızdaki tüm sorunların çözümünde geçerlidir. Öncelikle, “bağlanma sorunu” yaşadığınızı düşündüğünüz kişiyle, yukarıda bahsedilen modellerden hangisine yakın bir ilişkiye sahip olduğunuzu belirleyin.

İlişkiniz saplantılı bir sevgiye dönüşmüş olabilir, onsuz yaşayamayacağınızı zannediyor olabilirsiniz, onun size muhtaç olduğu konusunda emin olabilirsiniz… Tüm bunlar hem size hem de karşınızdakine zarar verecek sağlıksız bağlanma modelleridir. Şartlar ne olursa olsun bu tarz duygular yerine aranızdaki sevgi ve güven ilişkisine odaklanmalısınız. Hayat, hiçbir insanın gerçekten vazgeçilmez olmadığını gösterme konusunda fazla cömert ve açık davranıyor. Hal böyleyken, bir kişiye bu ölçüde bağlanmanın yanlış olduğunu da sağlıklı bir biçimde düşündüğünüzde zaten anlayacaksınız.

“Bağlanma sorunu”nu çözmenin bir ayağı da, bu sorunun muhatabı olan kişiyle bu meseleyi paylaşmaktır. Bazen çözüm, zannettiğimiz kadar uzakta değildir. Eşiniz ya da sevgilinizle probleminizi paylaştıktan sonra çözümü birlikte inşa edebilirsiniz. Bu yöntem, ikiniz için de rahatlatıcı olacaktır.

Tüm bunları yaparken bir uzman desteğine başvurmak yararlı olacaktır. İyi niyetli çabalarınıza rağmen sorunların sürdüğünü görebilirsiniz. Her şey güzel gidiyor görünse bile yine de destek almak isteyebilirsiniz. İki durumda da bir uzmandan destek almak hem size hem de partnerinize olumlu katkı sağlayacaktır. 10 yılı aşkın süredir bireysel ve çift alanında çalışmalar yapan Klinik Psikolog Sabri ÇAKAR’a 02242476717 & 05423407980 nolu telefonlardan veya sabricakar@morita.com.tr mail adresinden ulaşabilirsiniz.

 

Klinik Psikolog Sabri ÇAKAR
Morita Danışmanlık
İhsaniye Mahallesi Kartallar Sokak No:4/1 Kat:3 Nilüfer/BURSA
02242476717 & 05423407980
www.morita.com.tr
sabricakar@morita.com.tr

Yorum Alanı